23.Mart Pazartesi
-SEVGİ ÇEMBERİ
*Sevgi çemberi etkinliğimizde bütün insanları Allah’ın yarattığı ve dünya üzerinde bu insanların görevinin kardeşçe yaşamak olduğunu öğrenmiş olacağız.
-Ailecek bir araya gelelim ve bir etkinlik yapmak istediğimizi söyleyelim.Etkinliğimizin adı Sevgi Çemberi diyelim ve etkinliğimize başlayalım.
– Aile üyelerimizin sayısınca , her aile bireyinden sevdikleri bir kişinin yüzünü çizmesini isteyelim; çizilen resimler için kumaş ip karton ve bunun gibi nesneler ile kıyafet hazırlayarak süsleme yapalım. (Aile üye sayısı az ise anne babalar birkaç kişi resmi çizebilir)
-Bu görselleri hazırlarken sevdiğimiz bu insanları niçin sevdiğimiz, onların hangi özelliklerini beğendiğimiz hakkında sohbet edelim.
Daha sonra mavi fon kartonu kullanarak bir dünya haritasını simgeleyen daire şekli çizip keselim.daha büyük bir fon kartonu üzerine dünya haritası şeklini verdiğimiz kartonu yapıştıralım. Ve sevdiğimiz insanların resimlerini Dünya etrafına yan yana, el ele tutuşacak şekilde yapıştıralım.
-Çocuğumuza ya da çocuklarımıza; “Bütün insanları Allah Celle celalühü yarattı, insanların görevi ,birbirleriyle kardeşçe, dostça yaşamak ve Allah’a kulluk etmektir hazırladığımız Sevgi çemberindeki insan resimleri,el ele tutuşarak dünyayı sevgi ile kuşattılar. bizler de aynı şekilde bulunduğumuz ortamlardaki insanlarla kardeşçe yaşamalıyız .Allah kur’an-ı Kerim’de ‘müminler ancak kardeştirler’ buyurmaktadır , diyerek bu ayet üzerine ailecek sohbet edelim.
-Etkinliğimizin devamında, insanları kim yaratmıştır ,ne için kardeşçe yaşamalıyız, nasıl kardeşçe yazışırız ,kardeşçe yaşamamızı bizden kim istiyor gibi sorularla bir sohbet ortamı oluşturabiliriz.
-Gün içinde 15 dakika Cüz ve Kur’an-ı Kerim okuma çalışması yapabiliriz.
-Daha önce öğrendiğimiz sure ve dualardan bir tanesini gün içinde tekrar edebiliriz.
24 Mart Salı
BİZ HZ ADEM’İN ÇOCUKLARIYIZ
(Bu etkinlikte insanların birbirleri ile ortak özellikleri olduğu gibi farklı özelliklerinin de bulunduğunu öğrenmeye çalışacağız)
-Ailecek bir araya gelelim ve bir etkinlik yapmak istediğimizi söyleyelim.Etkinliğimizin adı Biz Hazreti Adem’in Çocuklarıyız diyelim ve etkinliğimize başlayalım.
-Etkinlik öncesinde büyük bir beyaz fon kartonu üzerine, mavi fon kartonundan daire şeklinde bir kalıp kesip yapıştıralım. Bu mavi dairenin dünyamızı temsil ettiğini söyleyelim.
-Daha sonra kırmızı fon kartonundan 2 adet küçük kalpler keselim ve dünyamızı simgeleyen mavi fon kartonu üzerine o iki kalbi yapıştıralım. Bu iki kalbin, Allah’ın yarattığı ilk insanlar olan Hz Adem babamız ve Hz Havva annemizi temsil ettiğini söyleyelim.
-Aile üyelerinin sayısınca,Beyaz kağıda kırmızı kalplerden daha küçük kalpler çizerek keselim. Ve her bir aile üyesine bu beyaz kalplerden verip istediği renklerde boyamasını isteyelim. Herkes farklı farklı renklerde boyayacak tır.
-Kalpleri boyadıktan sonra mavi fon kartonu üzerine kırmızı kalplerin etrafına bu kalpleri de yapıştırmalarını isteyelim.
-Daha sonra oluşturduğumuz bu tablo üzerinde büyük kırmızı kalplerin Hz Adem’in ve Hz Havva bizim hazırladığımız rengarenk küçük kalplerin ise bizleri temsil ettiğini söyleyelim.kalplerin renkleri birbirinden farklı olduğu gibi insanlarda farklı renklerde ve farklı özelliklerde yaratılmıştır mesela kimimiz sarışın kimimiz esmer kimimiz beyaz tenli kimin uzun boylu kimimiz mavi gözlü kimimiz de kıvırcık saçlıyız şeklinde anlatalım.
-Ve yaşadığımız dünyada her şeyi yaratan Allah c.c İlk insan olarak Hz Adem babamızla ,Hz Havva annemizi yarattı. bütün insanlar Hz Adem ve Hz havva’nın çocuklarıdır diyelim.
-Gün içinde 15 dakika Cüz ve Kur’an-ı Kerim okuma çalışması yapabiliriz.
-Daha önce öğrendiğimiz sure ve dualardan bir tanesini gün içinde tekrar edebiliriz.
-Uyku Hikayesi -Zeytinyağlı Pırasa Hikayesi
ZEYTİNYAĞLI PIRASA HİKAYESİ
Güzel bir köy varmış. Bu köydeki tarlalardan birinde bir pırasa yaşarmış. Kendi
başına yaşamaktan sıkıldığı için yanına bir arkadaş arar dururmuş. Ama biraz
fazla uzun olduğundan pek arkadaş bulamazmış ve yalnızlık çekermiş. Bulduğu
arkadaşlar da kendine göre olmuyormuş. Birgün domates ile arkadaş olmuş, be-
raber oynamışlar, ama domates oynarken çabucak yuvarlanıp gittiği için pırasa
ona yetişemiyormuş.
Lahana ile arkadaş olduklarında, lahana hızlı koşamadığı için pırasa oyundan zevk
alamıyormuş. Birgün oynarlarken lahana o koca gövdesiyle pırasanın üstüne düşmüş
ve pırasanın canı yanmış. Sonra patlıcan ile dost olmuş olmasına ama patlıcan da,
her şeye ‘benim’ diyormuş ve pırasayla hiçbir şeyi paylaşmıyormuş. Bu durum da
pırasayı çok üzüyormuş. Birgün soğana rastlamış, onunla arkadaş olmuş. Soğan da
oyunda hep mızmızlanıp ağlıyormuş. Her isteğini ağlayarak söyleyip, ağlayarak elde
ediyormuş. Bu şekilde oyun oynayamadıklarından dostlukları devam edememiş.
Annesi ona neden kendisi gibi pırasalarla arkadaşlık etmediğini sorunca, o da ben
değişik sebzelerle oynamayı seviyorum demiş.
Birgün tarlalardan birinin yanından geçerken, mis gibi havuç kokuları burnuna
gelmiş. Havuçla arkadaş olabileceğini düşünmüş. “İyi günler havuç kardeş.” diye
seslenmiş. Sonra arkadaş olup, çok güzel oyunlar oynamışlar. Hoplamışlar, zıplamış-
lar, koşmuşlar, saklambaç oynamışlar. Pırasa sonunda aradığı arkadaşı bulduğunu
düşünmüş. Çünkü onunla çok iyi anlaşıyormuş. Bir gün çiftçi, pırasa ve havucu
tarladan toplayıp manava satmış. Arkadaşlıkları manavda da devam etmiş.
Çok güzel de bir hayalleri varmış. Bir çocuk için pişirilecek bir yemeğin içinde,
pırasa ve havuç birlikte olacaklarmış. Birgün manava gelen yaşlı teyze, gülen havuç
ve pırasayı görünce, torunu için lezzetli bir zeytinyağlı pırasa yapmaya karar ver-
miş. Yaşlı teyze pırasa ve havucu satın alınca birbirlerine gülerek bakmışlar. Çünkü
yemeğin içinde de beraber olacaklarmış. Birbirlerinden ayrılmayacaklarmış. Yaşlı
teyze torunu için lezzetli zeytinyağlı pırasa yemeğini yapmış. Bu lezzetli zeytinyağlı
pırasayı yiyen çocuğa pırasa ve havuç el ele tutuşarak şu sözleri söylemişler:
Arkadaşlık çok güzel,
Onunla geçin güzel.
Üzme arkadaşını,
Dostluğun ver hakkını.
Haydi, örnek al da bak,
Havuçla pırasayı,
Ona sen vermelisin,
Mutluluğun payını.
-Hikâyeyi okuduktan sonra, “ Pırasa ve havuç gibi biz de çok iyi arkadaşlara sahip olmalıyız. Arkadaşlarımızı sever ve onlarla iyi dostluklar kurarsak, her zaman
mutlu oluruz.” diyelim.
(Bu hikayede dostluk ve arkadaşlık ın güzelliğini öğrenmiş oluyoruz)
25 Mart Çarşamba
BİN KİŞİNİN YAPTIĞI PASTA HİKAYESİ
(Bu hikaye ile insanların yaşam boyunca birbirlerine ihtiyaç duyduğunu, birbirimize ihtiyacımız olduğunu kavramaya çalışacağız)
Çok güzel bir pazar günüydü. Rümeysa, mahalledeki arkadaşlarını yaş gününe davet
etmek istiyordu. Onlarla sohbet edip oyunlar oynayarak eğlenceli bir hafta sonu
geçirmeyi planlıyordu. Elbette ki gelen misafirlerine bir şeyler ikram etmeliydi.
Rümeysa’nın aklına lezzetli bir pasta yapmak geldi. Bunun için annesinden izin
istedi. Fakat o, daha önce hiç pasta yapmamıştı. Bu nedenle annesi:
– Rümeysacığım, ama tek başına zorlanabilirsin. İstersen beraber yapalım?
Rumeysa:
– Teşekkür ederim annecim ama ben yarın on bir yaşıma gireceğim, tek başıma
yapmak istiyorum.
Annesi:
– Hayatta her şeyi tek başımıza yapamayız bir tanem. Bazen birilerinin yardımına
ihtiyaç duyarız, dedi. Ama Rümeysa pastayı, yalnız başına yapmakta ısrarcıydı.
Rümeysa:
– Anneciğim, neden başkalarına muhtaç olalım ki? Benim hiç kimseye ihtiyacım
yok. Yapmasını biliyorum. Göreceksin, tek başıma yapacağım bu pastayı.
Annesi:
– Peki kızım, madem öyle düşünüyorsun sana izin veriyorum. Ama söylediğin
gibi, hiç kimseye ihtiyaç duymadan, her şeyiyle kendin yapacaksın bu pastayı, dedi.
Rümeysa çok mutlu oldu. Annesine teşekkür edip hemen mutfağa koştu ve işe
koyuldu. Öncelikle tarif defterinden pasta için gerekli olan malzemeleri öğrendi.
Ardından bu malzemeleri bir araya getirip, pastasını yapmak için tezgâhın başına
geçti. Bir süre sonra mutfaktan güzel güzel kokular gelmeye başladı. Kokuyu alan
annesi mutfağa geldi. Fırının içinde harika görünümlü bir pasta yavaş yavaş kaba-
rıyordu. Rumeysa’nın yüzünde ise başarının vermiş olduğu bir gülümseme vardı.
Annesi ona, pastayı nasıl yaptığını sordu. Rümeysa da tek tek neler yaptığını anlattı.
Annesi:
– Hani kızım, pastayı yaparken hiç kimseden yardım almayacaktın, her şeyi kendin
yapacaktın?
Rümeysa :
– Anneciğim, gerçekten bu pastayı hiç kimseden yardım almadan, tek başıma ben
yaptım. Annesi:
– Rümeysacığım, eğer bu pastayı her şeyiyle, kimseye ihtiyaç duymadan, yalnızca
sen yapmış olsaydın sütü dolaptan almazdın, dedi ve Rümeysa’nın şaşkın bakışları
içerisinde devam etti:
– Sütü elde etmek için bir inek alırdın. Ardından onu besleyip sağardın. Yumurta
için de bir tavuk alır, kendin besler ve yumurta elde ederdin. Un için ise bahçe-
ye buğday ekerdin. Bunları sulayarak ve gübreleyerek başak olmasını sağlardın.
Olgunlaşınca buğdayları ayırıp öğütürdün ve un elde ederdin. Sadece bunlarla
bitmiyor güzelim. Daha şeker var, kakao var, kabartma tozu var. Bunların yanında
karıştırdığın kap, kullandığın kaşık, koyduğun tepsi, pişirdiğin fırın… Hepsinin de
sana gelene kadar bir elde ediliş, bir yapılış aşaması var. Haa, her şeyden önemlisi
de sen bu pastayı bir bilene sorarak yaptın, yani tarife bakarak, değil mi?
Rümeysa:
– Evet, anneciğim, ne demek istediğini anladım, dedi. Annesi gülümseyerek Rü-
meysa’nın başını okşadı ve:
– Anladığına çok sevindim kızım. Gördüğün gibi biz insanlar her konuda birbirimi-
ze muhtacız. Tek başımıza yaptığımızı zannettiğimiz pek çok şeyde birçok insanın
yardımı ve emeği vardır. Düşünsene! Bizlerin yediği bir dilim pastada, çiftçinin,
işçinin, nakliyecinin, mühendisin, bakkalın, esnafın… Daha sayısını bilemediğimiz
birçok insanın emeği var. Yani pasta yaptığımız bu malzemeler evimize gelinceye
kadar, binlerce kişinin çalışmasının sonucu bize ulaşıyor, dedi.
Rümeysa ise gülerek:
– Öyleyse anneciğim, benim yaptığım pasta bir kişinin değil, bin kişinin yaptığı
bir pasta oldu, dedi.
-Hikâye bittikten sonra “Hikâyemizde de gördüğünüz gibi,
Allah biz insanları, bu dünyada birbirimize muhtaç olarak yaratmış. Hayatımızın her
aşamasında; yememizde, içmemizde, uyumamızda, eğitimimizde, sağlık meselelerimizde,
barınmamızda… Kısacası her konuda birbirimize ihtiyacımız var.
Örneğin; hasta olduğumuzda doktora gidiyoruz. Acıktığımız zamanlar etimiz kasaptan,
ekmeğimiz fırından, sebzemiz manavdan, diğer yiyeceklerimiz de marketlerden geliyor.
Kıyafete ihtiyacımız olduğunda terziye ya da mağazaya gidiyoruz… Yani bütün bu ihti-
yaçlarımızı asla tek başımıza gideremiyoruz. Birbirimize ihtiyacımız var ve herkes elinden
geldiğince birbirinin ihtiyacını gidermelidir.” diye açıklama yapalım.
*Hikayenin sonunda çocuğumuzla birlikte güzel bir pasta yapabiliriz.
-Gün içinde 15 dakika Cüz ve Kur’an-ı Kerim okuma çalışması yapabiliriz.
-Daha önce öğrendiğimiz sure ve dualardan bir tanesini gün içinde tekrar edebiliriz.
26 Mart Perşembe
BENİM EVİM BENİM AİLEM
(Bu etkinlikle ailenin insan yaşamındaki önemini ve ailenin çok değerli olduğunu anlamaya çalışacağız.)
-Ailecek bir araya gelelim ve bir etkinlik yapmak istediğimizi söyleyelim.Etkinliğimizin Benim evim benim ailem diyelim ve etkinliğimize başlayalım.
-Benim evim benim ailem isimli etkinliğimizi yapmak için 1 adet aile fotoğrafına ihtiyacımız var. Fotoğrafımızı elimize aldıktan sonra fotoğraf için el birliği ile güzel süslü bir çerçeve yapalım. Bu çerçeveyi hazırlarken evimizde ailemizle geçirdiğimiz güzel mutlu anılardan söz edelim, aile nedir aile neden önemlidir ailemizde en çok neler bizi mutlu eder gibi sorular hakkında sohbet edelim.
-hazırladığımız aile resmimizi evimizin bir köşesine asalım.
-Etkinliğimizin sonunda ‘Her insan için bir aileye sıcak bir yuvaya sahip olmak çok önemli ve değerlidir yuvamızın kıymetini ve ailemizin önemini her zaman bilelim ailemizi çok sevelim’ diyerek etkinliğimizi tamamlayalım.
-Gün içinde 15 dakika Cüz ve Kur’an-ı Kerim okuma çalışması yapabiliriz.
-Daha önce öğrendiğimiz sure ve dualardan bir tanesini gün içinde tekrar edebiliriz
-Uyku Hikayesi Arı Zuzz Hikayesi
ARI ZUZZ HİKAYESİ
(Bu hikayede ailenin önemini anlamaya çalışacağız)
Kekiklerin, rengârenk çiçeklerin yetiştiği mis kokulu bir tepede bir arı kovanı var-
mış. Bu kovanda Zuzz adında şirin bir arı, ailesiyle birlikte yaşarmış. Bu kovanda
yaşayan bütün kardeş arıların ayrı ayrı görevleri varmış. Kimi arılar polenli çiçek-
leri bulur, kimi arılar bal peteği yapar, kimi arılar ise polen toplarmış. Birbirlerine
hep yardımcı olurlarmış. Fakat bir gün Arı Zuzz, ailesiyle değil de artık tek başına,
çiçekleri gezip, polen toplayıp bal yapmaya karar vermiş. Bunun daha eğlenceli
olacağını düşünüyormuş çünkü kimse ona ne yapacağını, nasıl yapacağını, ne
zaman yapacağını söylemeyecekmiş.
Yine bir sabah bütün aile uyanıp, polen toplamak için hazırlanmış ve Arı Zuzz’u
çağırmışlar. Arı Zuzz onlara:
– Ben bugün tek başıma çıkmak istiyorum. Beni beklemeyin, demiş.
Ailesi ona:
– Zuzz, tek başına zorlanabilirsin, bizimle olursan çok daha rahat olursun, demiş.
Ailesinin bu sözleri Arı Zuzz’u ikna edememiş. Tek başına polen toplamakta çok
kararlıymış.
Çünkü bu işin çok basit olduğunu, tek başına yapılabileceğini düşünüyormuş.
Ailesi ile beraber evden aynı anda çıkmış. Beraberce rengârenk çiçeklerin olduğu
yere kadar kanat çırpmışlar. Belli bir yere geldiklerinde ise, Zuzz ailesine veda etmiş.
Ailesi onun arkasından şaşkın gözlerle bakakalmış. (EK-41) Babası:
– Merak etmeyin, geri gelecektir, hiç kimse tek başına yaşayamaz ama bunu ken-
disinin görmesi lazım, demiş.
Zuzz ilerledikçe yorulduğunu hissetmiş. Çünkü polenli çiçeklerin yerini bildiren
kardeşleri yokmuş. Çiçeklerin hangisinde polen olduğunu bulmakta zorlanınca,
“Ailem yanımda olsaydı, çiçeklerdeki poleni bana gösterirler, ben de bu kadar
yorulmazdım.” diye düşünmüş. Bu düşüncelerle uçarken yorgunluğunun daha da
arttığını hissetmiş.
Zuzz biraz dinlenmeye karar vererek bir çiçeğin gölgesi altına oturmuş. Yorgun-
luktan gözleri kapanınca uykusunun geldiğini hissetmiş. Bir yandan da, “Annem
yanımda olsaydı şimdi beni dizlerine yatırıp uyuturdu, topladığım polenleri, babam
ve kardeşlerim taşımamda yardım ederlerdi.” demiş.
Zuzz o anda ailesinin yanında olmasını çok istemiş. Onlar olmadan tek başına bu
işleri yapmasının çok zor olduğunun farkına varmış. Bir an önce ailesinin yanına
gidip, “Siz benim için çok değerlisiniz.” demek istemiş fakat uçmaya hâli kalmamış.
Ailesini sayıklaya sayıklaya uyuyakalmış.
Akşam eve dönmeyince merak eden ailesi onu aramaya çıkmışlar. Her yerde ara-
mışlar, taramışlar, bir çiçeğin kenarında onu uyurken bulmuşlar. Onu bu hâlde
görünce çok telaşlanmışlar. Kucaklarına alıp evlerine doğru kanat çırpmışlar. Arı
Zuzz gözlerini açtığında ailesini karşısında görünce çok mutlu olmuş. Anne arı
gülümseyerek şefkatle yavrusuna bakmış. Onun en sevdiği polenlerle hazırlamış
olduğu çorbayı, ona yedirmeye başlamış. Kanatlarıyla başını okşayarak,
“Biz bir aileyiz tatlım, her zaman birbirimize ihtiyacımız var.” demiş. Zuzz annesine
sarılarak, “Canım ailem sizinle olmak ne kadar da güzelmiş, varlığınızı hissetmek
beni öyle rahatlattı ki. İyi ki biz bir aileyiz, bu olay ailenin çok önemli olduğunu
bana öğretti.” demiş.
Arı ailesi mutlu bir şekilde;
Vızz vızz biz ormanda yaşarız
Vızz vızz tek başına şaşarız
Vızz vızz biz polenler toplarız
Vızz vızz ailece bal yaparız
şarkısını söyleyerek ormanda neşeyle uçmuşlar.
27 Mart Cuma
HAKLARA SAYGILIYIM
(Bu etkinliğimizde toplumsal yaşamda her insanın farklı rollerinin ve haklarının olduğunu bu haklara saygı duymamız gerektiğini öğrenmeye çalışacağız)
-Ailecek bir araya gelelim ve bir etkinlik yapmak istediğimizi söyleyelim.Etkinliğimizin adı Haklara Saygılıyım diyelim ve etkinliğimize başlayalım.
-bu etkinlik için ailecek pencereden dışarı bakalım ve dışarıyı gözlemleyelim. Ve dışarıda gördüğümüz şeyler hakkında konuşalım, çocuğumuza dışarıda neler gördüğünü soralım. Çiçek ağaç kuş gökyüzü insanlar gibi cevaplar verecektir. Bu cevaplar üzerine bu gördüklerimizin bir sahibi var mı diye soru soralım, cevabını dinledikten sonra, evet her şeyi yaratan yüce Allah’tır diyelim.
-çocuğumuza Allah dünyada bulunan ağaçları bitkileri hayvanları havayı toprağı suyu sadece bizim için mi yarattı diye soralım. Çocuğumuzun verdiği cevabı dinleyelim.
-ve daha sonra,’kainattaki bütün güzellikler ve nimetler bütün insanlar içindir, onları kullanmak ,onlardan istifade etmek konusunda bütün insanlar eşit haklara sahiptir ve hepimiz onları korumakla görevliyiz ‘ diyelim ve 1 etkinlik yapacağımızı söyleyelim.
– beyaz bir fon kartonu üzerine her birimizin elini koyarak çizelim ve her birimiz çizdiğimiz el şablonlarını çizgilerinden keselim.
-bir kartondan da dünya şablonu oluşturalım ve kestiğimiz el şablonlarını dünya etrafına dairesel bir şekilde yapıştıralım.
-Hazırladığımız bu tablo üzerine “Gördüğünüz gibi ,tek bir dünyamız var ve bu eller Dünyada yaşayan biz insanları temsil ediyor .Dünyada yaşayan insanların renkleri, dilleri ,dinleri farklı farklıdır. hiçbir insanın renginden ,dilinden ve yaşam tarzından dolayı diğerinden üstünlüğü yoktur .Allah herkesi eşit yaratmıştır. dünyada verdiği nimetlerden faydalanma, onları kullanma konusunda bütün insanlar aynı haklara sahiptir ‘şeklinde açıklama yaparak konumuzu tamamlayalım.
–Gün içinde 15 dakika Cüz ve Kur’an-ı Kerim okuma çalışması yapabiliriz.
-Daha önce öğrendiğimiz sure ve dualardan bir tanesini gün içinde tekrar edebiliriz.
-Uyku hikayesi
BİZ BİR AİLEYİZ HİKAYESİ
(Bu hikayede Aile içinde yardımlaşmanın önemini anlamaya çalışacağız.)
Sinan ve Sema apartmanlar arasında kalmış, kocaman bir bahçenin ortasındaki
küçük ve şirin bir evde oturuyorlardı. Bu ev onlara anneannelerinden kalmıştı.
Bahçenin etrafında çok güzel ağaçlar, annesinin dikmiş olduğu çok güzel çiçekler
vardı. Ayrıca bahçenin orta kısmında annesi domates, salatalık, biber, marul gibi
çeşitli sebzeler yetiştiriyordu.
Sinan ve Sema’nın anneleri bahçelerine diktikleri bu sebzeleri komşularına satarak
ailesine katkıda bulunuyordu. Komşularından üç aile, anneleriyle anlaşmış, haftanın
belirli günlerinde onlardan sebze satın alıyorlardı. Salı, çarşamba ve perşembe gün-
leri bu ailelere sebze teslim etme günü idi. Komşuları arabalarıyla gelip hazırlanmış
olan bu sebzeleri satın alıp parasını ödeyip gidiyordu.
O gün anneleri çok üşütmüş olduğu için hastalandı. Doktor yataktan çıkmaması
gerektiğini söyledi. Sinan ve Sema anneleri hasta olduğu için üzülüyordu. Çünkü
bahçede büyümüş olan sebzelerin toplanarak, akşam almaya gelecek komşuları için
hazırlanması gerekiyordu. Eşi de ona yardım edemezdi. Çünkü o da işe gidiyordu.
Anneleri, Sinan’a, Sema’ya ve eşine “Ben çok hastayım. Benim bahçemde yetiştirdi-
ğim sebzeleri satın alan üç aile var. Onlar mutlaka satın almaya gelecekler, ben onlara
söz vermiştim. O yüzden sebze paketlerini hazırlamam gerek. Ne yapacağız?” der.
Babaları, “O saatlerde ben işte olduğum için sana nasıl yardımcı olabilirim bile-
miyorum.” der.
Annelerinin üzüldüğünü gören Sinan ve Sema birbirlerine bakarak annelerine;
“Anneciğim, biz senin yapacağın işleri yapabiliriz. Bahçeden gidip sebzeleri topla-
yabiliriz. Topladıktan sonra temizler, tartıp paket yaparız. Komşularımız gelince de
onlara teslim ederiz. Lütfen anneciğim bize izin ver, sana yardım etmek istiyoruz.
Sadece nasıl yapılacağını söyle.” dediler.
Anneleri, Sinan ve Sema’ya bahçeden sebzeleri nasıl toplayacaklarını, nasıl temizle-
yeceklerini, nasıl tartıp paket yapacaklarını ve komşularına nasıl teslim edeceklerini
anlattı. Onlar da annelerini dikkatle dinlediler.
Annelerinin söylediklerini aynen yapan çocuklar akşama kadar teslim edilecek
paketleri hazırladılar. O akşam komşularından Adnan amca sebzeleri almaya geldi-
ğinde Sinan ve Sema’nın sebzeleri verdiğini görünce annelerine ne olduğunu sordu.
Çocuklar da annelerinin hasta olduğunu söylediler. Bu sebzeleri kimin hazırladığını
sorunca, çocuklar kendilerinin hazırladığını söyledi.
Adnan amca çocukların bu açıklamasından sonra çocuklara, “Aferin size çocuklar,
annenize ne kadar yardımcı olmuşsunuz. Annenizin işlerinin yapılmasına yardım
ederek büyük bir aile dayanışmasında bulunmuşsunuz. Eminim anneniz sizinle
gurur duyacak.” dedi.
Çocuklar, ertesi gün sebzelerini almaya gelen komşular için de annesinin teslim
etmesi gereken sebzeleri hazırladılar. Zeynep teyzenin, Kamil amcanın ürünlerini
hazırlayarak teslim ettiler.
O gece annelerine yardım etmenin, ailelerine katkıda bulunmanın mutluluğu ile huzur
içinde uyudular.
Hocam çok güzel çalışmalarınız var tebrik ediyorum sizi takip ediyoruz